Yeni Uyanan Doğa

Yeni Uyanan Doğa

Ne kadar doğa aşığıyız, her fırsatta doğaya kaçıyoruz desek de, sonuçta şehir tarafından hapsediliyoruz hepimiz bir şekilde. Şehir hayatının gereklilikleri, günlük koşturmacaları, o an için çok mantıklı gelen ama bir adım geriye çekildiğinde niye yaptığını anlamadığın rutinleri bizleri kuşatıyor. Teknede yaşam ‘a adım attığımızdan beri her bulduğumuz fırsatta Orhaniye’ye gittiğimiz için şehrin karmaşası, stresi, bitmeyen trafiği, susmayan korna sesleri, gökyüzüne baktığında yıldızdan çok gördüğün gökdelenleri ve bu saydıklarımdan çok daha fazlasından uzaklaştık ve sanki bir rüyada tekrar uyandık.

Uyandığımızda gökyüzünde alabildiğine mavilikten başka bir şey yoktu. Sabah kahvaltıda köy yumurtası, tarladan domates ve iskeledeki palamarımız Bilal’in kendi bahçesinden bize verdiği ve belki de hayatımda yediğim en güzel portakalları vardı. Gürültü yoktu, yetişmen gereken bir toplantı yoktu. Bugün ne giysem, o ne der, bu ne yapar kaygısı yoktu. Bu sade tekne hayatında sadece sessizlik vardı. Huzur vardı ve kuş cıvıltıları eşlik ediyordu bize.

Ve tüm bunların eşliğinde geldiğimiz nokta şu oldu; aslında hayat çok basit, onu karmaşıklaştıran bizleriz.

Doğayla Birlikte Biz de Uyandık Kış Uykusundan

Orhaniye’nin bize en büyük ödülü bu güzelliklerin farkına varmak oldu. Bir de kış uykusundan uyanan ve ilkbahara hazırlanan doğanın uyanışına şahit olmak tabi ki. Uzun bir kıştan sonra dallarını minik renkli çiçeklerle süsleyen ağaçlar, güneşe merhaba diyen papatyalar, hafif hafif ılınan deniz… Uykudan uyanan doğayla birlikte sanki biz de uyandık. Ve ilk olarak önümüzdeki yaz sezonu için, sonrasında da bunu takip eden zamanlar için kendimizi ve teknemizi hazırlamaya ve hayaller kurmaya başladık.

Teknede Yaşam; Marina mı İskele mi Sorusu

Bizim ilk teknemiz ve bağlı bulunduğumuz ilk iskelemiz. Daha önce tekneyi bağlayacağımız yere karar vermemizle ilgili süreci paylaşmıştım. Marinaları da araştırıp fiyat almıştık. Ama sonunda teknenin lokasyonunu onu ilk defa gördüğümüz yer olan Orhaniye’deki iskeleden değiştirmemeye karar vermiştik. Zamanla vermiş olduğumuz kararın ne kadar yerinde bir karar olduğunu anlıyorum. Daha önce marina deneyimimiz olmaması sebebiyle tam anlamıyla bir kıyaslama yapamasak da bağlı bulunduğumuz iskeleden çok memnunuz. Çok büyük ihtimalle bizim iskele ona en yakın olan marinaya kıyasla lokasyon itibariyle daha az solugan alıyor ve daha korunaklı.

Marinalar daha kompleks yapılar ve haliyle daha kalabalık oluyorlar. Elbette bir iskeleye göre çok daha fazla olanak ve imkanlar da sunuyorlar. Ama birebir ilişkiler de bir o kadar zayıf oluyor diye tahmin ediyorum. Biz iskelemizin işletmecisi Ayşe Hanım ile kısa zamanda aile gibi olduk. Kendimi yabancısı gibi hissedeceksem ne yapayım o marinanın olanaklarını. Tekne hayatı benim için şehirden uzaklaşmak demek. Şehrin hengamesinden, gürültüsünden, insanların birbirini diğeriyle kıyaslamasından uzaklaşmak demek. Kendine vakit ayırmak; kendini daha iyi tanımak demek. Tüm bu sebeplerle küçük bir iskelem, iyi insan ilişkilerim, yardımsever komşularım olduğu için çok mutluyum.

iskelemizin bekçisi, teknelere göz kulak olan köpek İskelemizin tatlı bekçisi Tarçın

Her şey aslında sizin ne aradığınız ile ilgili. Aradığınızı minik bir iskelede de bulabilirsiniz, büyük bir marinada da…

Teknede Yaşam; İlk Sorunlar 

Geçen yazımda bahsettiğim su deposunun akıtması ile ilgili sorunu sonunda çözdük. Benim umduğum şekilde çözemedik aslında ama bir şekilde çözebilmiş olmak bile bizi inanılmaz rahatlattı. Çalıştığımız bakım firması tekneye geldi. Su deposu baş kamarada yatağın altında yer aldığı için yatağın üstü ve kapıdan rahat geçsin diye kapıyı ve çerçevesini söktüler. Böylece su deposuna erişim sağlandı. Depoyu söktüler ve sökülünce depodaki su kaçağının sebebi daha doğrusu sebepleri (kaynak yerlerinde oluşan sayısız mikro çatlak) ortaya çıktı. Depo o kadar büyük ve ağırdı ki, tekneden nasıl çıktı hala inanamıyorum. (350 Litre krom bir depo) Bu arada depoyu yerinden çıkarınca karşılaştığımız manzara da pek hoş değildi. Deponun altı hep pas olmuş zaman içinde. Hatta depoyu çıkartınca içindeki suyun da boşaltılması gerekiyordu haliyle. Ve içindeki suyun dibinde de bir miktar pas vardı malesef.

teknede yaşam, su deposunun altında kalan ve yıllar içinde paslanan kısımTekneden çıkan su deposunun altında karşılaştığımız manzara

teknede yaşamda ilk sorunlar, eski ve yeni su depolarımızEski krom su depomuz ve yeni plastik su depomuz

Depoyu çıkarttıktan sonra 3 kişi taşıyarak attılar araçlarına, doğru Marmaris’e. Marmaris’te işinin ehli bir krom depo ustası varmış. Depomuzu inceledi ve yama için bize bir fiyat verdi. Bir de elimizde firmadan önceden aldığımız yeni plastik depo fiyatı vardı elbette. Her zaman her şeye hazırlıklı olmak lazım düşüncesiyle, bir B planına sahip olmak iyidir. İki fiyatı karşılaştırdık. Aralarında neredeyse iki kattan fazla fiyat farkı vardı. Ama bu kadar masraf yaptık, yapabiliyorsak biraz daha yapalım; yepyeni, sorunsuz ve uzun yıllar bizimle olacak bir depomuz olsun dedik ve plastik depo siparişini verdik.

Yeni Su Deposu

Yaklaşık bir hafta sonra plastik depo yeni evi için hazırdı ve sorunsuz bir şekilde takıldı. Biz de bu arada yeni depo gelmeden, orayı bir güzel temizledik, paslarından arındırdık. Üzerini boyadık ve ilk günkü kadar temiz yaptık. Bu konuda kendimizle gurur duyuyorum çünkü o pas lekeleriyle ilk karşılaştığımızda çöken moralimize rağmen yelkenleri suya indirmedik. Biz bu işin üstünden geliriz dedik ve geldik. Henry Ford’un bir deyişi var, diyor ki “Bir şeyi yapabileceğini veya yapamayacağını düşünüyorsan, haklısın” . Limit sensin çünkü, sen yapacağına inanıyorsan zaten ne yapar ne eder o işin üstesinden gelirsin.

Teknede iş bitmez

Tekne; denizi seven, bundan keyif alan ve doğaya yakın olmak isteyen insanların evi. Ama bir evden, bir yazlıktan, bir otomobilden çok daha fazla emek ve uğraş istiyor. Mesela biz teknemizi alalı neredeyse 4 ay oldu ve her gidişimiz başka bir gidişe vesile oldu. Haftaya geldiğimizde de motora bir bakalım, lumboz ve hatch’lerin plastiklerini yağlayalım, şunu da yapmayı ihmal etmeyelim, bunu da unutmayalım gibi başka başka işler çıktı hep önümüze. Ve elbette biz Mia’yı kış vakti aldığımız için tüm bu bakımların çoğunu da yaz gelmeden halletmiş olduk aslında.

Ama tabi ki bir iş biterken bir yenisi başlıyor. Bu zamana kadar çok fazla keyif yapamayıp zamanımızın çoğunu teknenin temizliği ve bakımına ayırmış olsak da, bundan sonra kendimize de biraz vakit ayırabileceğimizi umuyorum. İlk teknemiz ve ilk sezonumuz olduğu, bizim de bu konuda içimiz içimize sığmadığı için biraz fazla kaptırdık belki de kendimizi. Ama bundan sonra bir süre yelken tecrübesi edinmeye ve ufak tefek çaparizleri de göz ardı etmeye karar verdik.

Belki denizde mutlu yaşamanın sırlarından bir tanesi de bu ikisi arasındaki dengeyi sağlayabilmekten geçiyor. Kafan teknenin kapaklarının altında tabi ki olacak. Tabi ki teknenin işleriyle ilgileneceksin… Ama aynı zamanda çevrendeki güzellikleri de görüp, bu mavi dünyanın keyfini yaşamaktan, sana sunduklarını almaktan kendini mahrum etmemen gerekiyor. Hayat böyle güzel…

 

Yazılış Tarihi: 13/04/2016
Yelken Dünyası Dergisi, Mayıs 2016 sayısında yayınlanmıştır.

 

Yeni yazılardan ve güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Facebook Sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Sailing Mia'yı Facebook'ta takip et

facebook.com/sailingmia

 

  • Teknelerde LPG Güvenliği Tekne sahibi olduktan sonra, elimizden geldiğince her konuda bilgi edinmeye ve kendimizi geliştirmeye başladık. Gerek yelken konusunda, gerek motor konusunda, gerekse de teknenin diğer teçhizatları konusunda hep bir şeyler öğrendik. Ancak teknemizin LPG güvenliği hep bir soru işaretiydi bizim için. Çünkü ne......

  • Merhaba dostlar, O kadar uzun zamandır beyaz bir sayfa açıp karşısına oturmadım ki… Uzak kaldım blog yazılarından ve sizlerden. O yüzden kısa bir bilgilendirme yapmak, biraz da iç dökmek istedim. 2022 sezonu güzel bir sezondu. Tekneyle ilk defa Kaş Kekova taraflarına gittik biliyorsunuz. Videoları bu......

  • 2022 sezonu biraz bakım onarım işleriyle başlamış olsa da, sonunda Haziran ayının sonunda iskeleden ayrılıp güneye doğru olan seyrimize başladık. Ve tekneyle Kaş’a gidiyoruz dedik. Ama ne kadar güneye sorusunun cevabı henüz yok çünkü şu an hala Kaş’tayız. İlerleyen günler bize ne getirecek henüz bilmiyoruz.......

  • Tekneye yıldırım düşmesi hikayelerini sağdan soldan duyar, hayretler içinde dinlerdim. Bir gün bizim de başımıza gelebileceği hiç aklıma gelmemişti. Ama geçtiğimiz sezon yani 2021 yılının Ekim ayındaki bir fırtınada bizim de başımıza geldi. Bu yazıyı hazırlamamın sebebi; hem yıldırım düşmesinden etkilenen teknemizde karşılaştığımız aksaklıkları anlatmak......

No Comments

Post A Comment