17 Kas Teknede Yaşam, İlk’ler ve Hissettirdikleri
En son ne zaman bir şeyi ilk defa yaptınız? Veya zamanında yapmış olduğunuz ilk’leri hatırlıyor musunuz? Mesela ilk defa denize girişinizi, ilk bisiklete binişinizi? İlk aşkınızı, ilk aşk acınızı ve daha uzatabileceğim bu listeyi; bu ilklerin size kendinizi nasıl hissettirdiğini, size yaşattığı duyguları hatırlıyor musunuz? Çoğunuz bu ilk’leri hatırlıyordur herhalde, çünkü ilkler genelde unutulmaz. Teknede yaşam sayesinde o kadar çok şeyi ilk defa yaşıyoruz ki, hislerimi tarif etmek istesem de tam olarak kelimelere dökemeyebilirim.
Sanki oto pilottan çıkıp, hayatı kendinin kumanda etmesi gibi bir his bu.
Uzun bir kış uykusundan uyanmak, ya da yaşadığını hissetmek gibi… Çok keyifli. Ama bir o kadar da stresli. Çünkü ilk defa yaparken o işi, henüz rutine bağlamamış oluyorsunuz ve acaba doğru yapabilecek miyim, becerebilecek miyim gibi sorular oluyor kafanızda. Sanıyorum ki teknemiz Mia ile yaşadığımız ilkleri uzun zamanlar boyunca unutmayacağım.
Bencik Koyu’nda ilk defa demir atışımız ve sonrasında hissettiğimiz mutluluk dün gibi aklımda!
Teknede Yaşam ve İlk Seyir
Özellikle ilk seyir ve ilk alargada kalışımız. İlk defa yalnız başımıza seyre çıkışımız, yelkenleri ilk açışımız, sonra ilk demir atma ve demir toplamamız, iskeleye geri dönüşümüz, ilk yanaşma manevramız hepsi aslında sadece birkaç saat içinde yaşandı. Heyecan, adrenalin, mutluluk, sevinç, endişe, haz… Çok farklı duyguları aynı anda yaşamak bu olsa gerek.
Teknenin bitmeyen işleri sırasında biraz da kendimize vakit ayıralım dediğimiz çok güzel bir Mart sabahıydı. Konuşmadan anlaşmıştık Fırat’la, artık o gün ilk seyrimizi gerçekleştirecektik, hazırdık, kalbimiz güp güp atıyordu. Yapmamız gerekenleri gözden geçirdik ilk olarak. Önce tekneyi neta ettik, motoru çalıştırdık, palamarımız Bilal yardıma geldi, tonozu ve rüzgar üstü halat hariç diğerlerini attık, en son rüzgar üstündekini de attık ve ağır yol ileri yaptık. Evet, teknemizi yüzdürüyorduk sonunda. Ve onca zaman, emek, uğraştan sonra yelken açtık maviliklere. Bizimdi bütün koylar, mutluyduk çocuklar gibi. O ilk seyrimiz şimdi anılarda kaldı belki ama bize hissettirdikleri hala dün gibi. Artık aynı heyecanı birebir yaşamıyoruz belki ama her seyrimiz ayrı bir macera, ayrı bir heyecan bizim için.
İskeleden uzakta ilk günler
Yine böyle seyre çıkmalarımızdan birinde o akşam iskeleye dönmemeye karar verdik. Su depomuzu doldurduk, alışverişimizi yaptık ve yine bir ilk’e hazırdık. Gideceğimiz yeri Bencik Koyu olarak belirlemiştik zaten, Orhaniye’den öğlene doğru çıktık, yelkenleri açtık, tramola ata ata vardık Bencik’e ve akşamı geçireceğimiz noktayı aramaya başladık. Şanslıydık ki çok aramamıza gerek kalmadı çünkü neredeyse bizden başka kimse yoktu. Mevsim itibariyle havalar yeni yeni ısınmaya başlamış ve sezon henüz açılmamışken çok da şaşırmadık aslında bu sakinliğe. Ama bu sessizlik ve huzuru yazın arayacağımızı da tahmin ettik o anda. Uygun derinliğe demir atıp, yeterli kalomayı verdikten sonra kıçtan kara olduk.
Bu ilk kıçtan karada hiçbir sorun yaşamadık ama ikinci kez gidip kıçtan kara olduğumuzda sahil güvenlik botu Bencik koyuna giriş yaparak bize ve koydaki diğer tüm teknelere tek tek, “bağlandığınız ağaçtan kendinizi çözüp, bir kayaya bağlanın” uyarısında bulundu. Bilmiyorduk böyle bir uygulama olduğunu ama öğrenmiş olduk. Tabi biraz sıkıntılı oldu bu öğreniş. Aniden esmeye başlayan rüzgarın da etkisi ile bir hayli zorlansak da, bu beklenmedik durumun üstesinden geldik. Kendimizi kayaya bağlayınca da, kaldığımız yerden devam ettik doğanın tadını çıkarmaya.
Teknede Yaşam Sayesinde Farkettiklerimiz
İskeleden uzaktaki ilk günlerimizde iki kişinin ne kadar fazla su harcayabildiğini gözlemleme şansım oldu. Yemek, bulaşık, duş derken, bunların üstüne yakında iskeleye dönecek olmanın da verdiği rahatlık ile iki kişinin bir günde harcadığı su miktarını hayret verici buldum. İnsan evdeyken bunu anlayamıyor ama kaynak limitliyken onu ekonomik kullanmak çok önemli bir hal alıyor. Aynı şekilde akü kullanımı da. Elektriğe bağlı olmadığımız bu ilk alargada neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için aküleri sık sık takip ettik. Her şey çok güzeldi. Genel olarak hiçbir sorunla karşılaşmadık. Deniz henüz ısınmamış olmasına rağmen denize girdik, havuzlukta yıldızların altında akşam yemeğimizi yedik, sonra üzerimize çiğ düşmeye başlayınca içeri kaçmak zorunda kaldık.
Ve başladı gözler uykuya yenik düşmeye. Beynin bir tarafı uyuman lazım diyor, diğer tarafı uyuyamazsın, ya demir tararsa ne olacak, sen bana ayık lazımsın diyor. Ama uyku üstün geliyor. Derinlik değişikliği alarmına ek olarak yer değiştirme alarmını da kurduktan sonra tavşan uykusuna geçtik. Deliksiz bir uyku uyuduk diyemeyeceğim, çünkü sabaha kadar üç dört defa uyanıp dışarıya baktık, derinliği kontrol ettik. Güneşin ilk ışıklarıyla duyduğum ses bir pancar motor sesiydi. Neden bilmiyorum bu sesi çocukluğumdan beri çok severim. Bu sesle uyanmak beni o kadar mutlu etti ki kendimi dışarı atıp anın keyfini çıkartmak istedim. Pancar motorlu tekne de o esnada bize iyice yaklaştı ve bal isteyip istemediğimizi sordu, ama teknede bir eksiğimiz yoktu. Bir başka sefere inşallah dedik ve el salladık birbirimize.
Bencik Koyu’nda kıçtan kara yaptık.
Her gidişin bir dönüşü olmalıydı ve iskeleye dönme vakti gelmişti. Zinciri toplama kısmı biraz can sıkıcıydı. Çünkü toplanan zincir üst üste biniyor ve bir yığın oluşturuyor. Kısa aralıklarla bu yığını bozmazsanız zincir ırgattan çıkıyor. Bu sebeple ben dümende, Fırat önde çok dikkatli bir şekilde zinciri topladık ve demiri aldık. Ama teknede uğraşacak başka bir şey daha çıktı bize. Bu konuyu henüz araştırmış değiliz ama yeni bir zincir almak yerine zincirin geçtiği yeri genişleterek tepecik oluşturmasına mani olarak bu sorunu çözmek istiyoruz.
Teknede Yaşam ve İlk Misafirler
Geçtiğimiz hafta sonu ilk misafirlerimizi ağırladık teknede. Tabi misafir dediysem öyle ağır misafir değil. Çok yakın arkadaşlarımız Özgecan, Umut ve bir yaşındaki tatlı bebekleri Atlas konuk oldu bize. Özgecan ve Umut da bizim gibi doğa aşığı, deniz tutkunu insanlar. Hatta onlar amatör denizci belgelerini bizden önce aldılar ve birkaç kere de tekne kiraladılar.
İlk misafirlerimizin yelken deneyimi olması bize çok büyük bir rahatlık sağladı. Ama elbet yakında tekne deneyimi olmayan misafirlerimiz de olacak, bu da aşılması gereken başka bir sınav olacak bizim için.
Özgecan ve Umut, Atlas’la beraber ilk defa tekneye adım attılar. O yüzden bir miktar heyecan vardı hepimizde. Ama anne baba böyle olunca bebekleri de doğuştan denizci çıktı. Atlas; annesiyle beraber onu denizle tanıştırdığımızda, henüz kırk günlüktü . Şimdi bir yaşında olmasına rağmen tekneye ve deniz yaşamına çok iyi uyum sağladı. Yelken seyrinde dahi hiçbir sıkıntı yaşatmadı bizlere. Tam tersine beraber çok keyifli zaman geçirdik. Hatta Umut sağ olsun teknede benim görevlerimi üstlenince sayesinde ben de biraz tatil yapmış oldum. Çünkü teknede biz hep iki kişi olduğumuz için belli görevlerimiz var. Mesela ikimizin de belgesi olmasına rağmen esas kaptan Fırat. Dümen tutan, demir atan, kıçtan kara yapan, bizi iskeleye yanaştıran gizli kahraman o. Bense onun sağ kolu, teknenin tramoladan sorumlu bakanı, o demirdeyken dümeni tutanı, halatların en yakın arkadaşı ve bize güzel sofralar kuran mastır şefiyim. Ara sıra görevleri değişsek de, iş bölümümüz genelde bu şekilde.
Teknede Yaşam ve Mutluluğun Sırrı
Biz ilk tekne almaya karar verdiğimizde “45 feet bir tekne almayın, daha küçük bir tekneyle başlayın, tekneyi abrayamazsınız, çok zorlanırsınız, baktınız küçük geliyor o zaman değiştirirsiniz” gibi cümleleri çok duyduk. Ama biz hayallerimizi yüksek tuttuk, daha ufak bir tekne alıp sonradan değiştirmek yerine ilk başta içinde rahat edeceğimiz bir tekne almayı uygun bulduk. Herkesin tekne alma senaryosu çok farklı. Bizim senaryomuz teknede yaşam olduğundan ve bir gün Akdeniz’e hatta cesaret bulduğumuzda okyanuslara ulaşmak olduğundan, tercihimizi biraz da yarını düşünerek yaptık. Elbette daha çok erken büyük konuşmak için ama bir yandan da doğru bir yolda ilerlediğimizi hissediyorum. Ancak söylemek de isterim ki, teknedeki mutluluğun sırrı ne teknenin boyu ne de markası. İyi bir takım çalışması, karşılıklı saygı ve anlayış ise her şeyin başı.
Yazılış Tarihi : 13/05/2016
Yelken Dünyası Dergisi, Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştır.
- Bir sonraki yazıda; “Her şey Bir Hayaldi Bir Zamanlar”
Yeni yazılardan ve güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Facebook Sayfamızdan takip edebilirsiniz.
Teknelerde LPG Güvenliği
Teknelerde LPG Güvenliği Tekne sahibi olduktan sonra, elimizden geldiğince her konuda bilgi edinmeye ve kendimizi geliştirmeye başladık. Gerek yelken konusunda, gerek motor konusunda, gerekse de teknenin diğer teçhizatları konusunda hep bir şeyler öğrendik. Ancak teknemizin LPG güvenliği hep bir soru işaretiydi bizim için. Çünkü ne......
17 Haziran, 2023Uzun Bir Aradan Sonra Merhaba
Merhaba dostlar, O kadar uzun zamandır beyaz bir sayfa açıp karşısına oturmadım ki… Uzak kaldım blog yazılarından ve sizlerden. O yüzden kısa bir bilgilendirme yapmak, biraz da iç dökmek istedim. 2022 sezonu güzel bir sezondu. Tekneyle ilk defa Kaş Kekova taraflarına gittik biliyorsunuz. Videoları bu......
26 Mart, 2023Tekneyle Kaş’a Gidiyoruz
2022 sezonu biraz bakım onarım işleriyle başlamış olsa da, sonunda Haziran ayının sonunda iskeleden ayrılıp güneye doğru olan seyrimize başladık. Ve tekneyle Kaş’a gidiyoruz dedik. Ama ne kadar güneye sorusunun cevabı henüz yok çünkü şu an hala Kaş’tayız. İlerleyen günler bize ne getirecek henüz bilmiyoruz.......
15 Temmuz, 2022Tekneye Yıldırım Düşmesi
Tekneye yıldırım düşmesi hikayelerini sağdan soldan duyar, hayretler içinde dinlerdim. Bir gün bizim de başımıza gelebileceği hiç aklıma gelmemişti. Ama geçtiğimiz sezon yani 2021 yılının Ekim ayındaki bir fırtınada bizim de başımıza geldi. Bu yazıyı hazırlamamın sebebi; hem yıldırım düşmesinden etkilenen teknemizde karşılaştığımız aksaklıkları anlatmak......
19 Mart, 2022
No Comments