Benim Mavi Dünyam

Benim Mavi Dünyam

Deniz üstünde birbirinden güzel tam 21 gün geçirdik. Güneşin her doğuşu, her batışı, kuşların kanatlarını süze süze üzerimizden her uçuşu hala dün gibi aklımda. Şimdi büyük şehrin karmaşasına her ne kadar uyum sağlamış gözüksem de aklım, fikrim ve kalbim Orhaniye’de, mavi dünyamda kaldı. Dedim ya, daha önce teknede bu kadar uzun süre yaşamamıştık diye; buna rağmen kafamda bu uzun deniz tatiline çıkarken sıkılır mıyım, karayı özler miyim gibi hiç bir soru işareti yoktu. Kendimi bu konuda şaşırtmadım. Evet, bir sürü problemle karşılaştık, teknede fare ile bile karşılaştık. Ama hepsinin üstesinden geldik ve deneyimimiz arttıkça daha da çoğunun üstesinden geleceğimizi biliyorum.  Bu konuda kendimize güvenim tam.

Denizde Komşuluk İlişkileri

Yaz mevsiminin başlamasından evvel, tekneye kış ve bahar aylarında gidip geldiğimiz için o zamanlar iskelede hep yalnızdık. Bizden başka kimse hafta sonu için teknesine gelmiyordu. Bizse yeni tekne heyecanı ile çoğu hafta sonu gidiyor ve komşularımız ile tanışmak için can atıyorduk. Şehir yaşamında komşuluk ilişkilerine çok fazla itimat etmeyen ben, nedense deniz yaşamında buna ekstra önem veriyor ve kafa dengi, anlaşabileceğimiz, görüşemediğimiz kış aylarında bile hal hatır soracağımız komşularımızın olması için içten içe dua ediyordum. Sanırım çok içten istemişim ki, hepsi kabul oldu; yaz aylarının gelmesiyle birlikte canlanan iskelemizde çok tatlı komşulara sahip olduk. Özellikle bahsetmek istediğim iki kişi var ki bunlar; Koray ağabey ve Erol ağabey.

Koray ağabey’in teknesi hemen çaprazımızda, Erol ağabey ile aramızda ise birkaç tekne var. İkisi de tam bir İstanbul beyefendisi, bizim gibi deneyimsiz denizcilerle tecrübelerini paylaşmak için can atan denizciler. Koray ağabeyden aldığımız çıpa, demir, akü, buzdolabı ve şu an aklıma gelmeyen tekne yaşamı ile ilgili tavsiyeler; Erol ağabeyden aldığımız kendi kendimize bulmamız mümkün olmayan muhteşem koylar ile ilgili tavsiyeler asla unutulmayacak. Hatta Koray ağabey ve oğlu bir akşam bizi kırmayıp akşam yemeğine misafirimiz oldular. Çok keyifli sohbetler ettik saatlerce, tadı damağımızda kaldı o akşamın. En kısa zamanda tekrarlanması ümidiyle…

Teknede MisafirDeniz yaşamında en sevdiklerimden; kendiniz gibi insanlarla tanışmak…

İlk Defa Hisarönü Körfezi’nden Çıktık

Yakın arkadaşlarımız tekneleriyle yaz tatillerini değerlendirmek için ailecek İzmir’den bizim oralara gelmişler, gelmişken de sağolsunlar bizi aramamazlık etmemişler. Biz de sayelerinde ilk defa Hisarönü Körfezi’nden çıkıp Yeşilova Körfezi’ne geçmiş olduk. Plan; Ada Boğazı’nda buluşmaktı ve bizim ilk burun dönüşümüz olacaktı. Heyecanlıydık haliyle. Sabah erkenden yola çıktık, öğle saati civarlarında da Atabol Burnu’nu geçtik. Seyre çıkmadan önce Sadun Boro’nun kitabından incelemiştik elbette Atabol Burnu’nu, Atabol Feneri’ni ve gideceğimiz yer olan Ada Boğazı’nı.

Murfy İş Başında; Irgat Kumandası Bozuldu.

Sorunsuz bir seyir oldu, ta ki Ada Boğazı’na varana kadar. Bize fotoğraflardakinden de güzel gözüken Ada Boğazı karşısında büyülenmiş bir şekilde demir atacak noktayı ararken, rüzgar şiddetlendi. Daha fazla oyalanmadan demirimizi attık. Kıçtan kara olmak için manevra yapmaya başlamışken demir bize güven vermedi ve tazelemeye karar verdik. Demir alma esnasında teknenin ön tarafında yer alan ırgat kumandamız aniden çalışmamaya karar verdi. Biz bunun sebebini bulmaya çalışırken, ırgatımız bu sefer de kendi kendine zincir toplamaya başladı.

Hızlı bir şekilde ırgat sigortasını kapayarak ırgatı durdurduk. Daha önce de sorun yaşamış olmamız sebebiyle problemin kaynağı olabileceğini düşündüğümüz havuzlukta yer alan kumandayı hızlıca açarak sistemden ayırdık. Sigortayı açtığımızda ırgat kendi kendine çalışmaya devam edince, başta yer alan ırgat kumandasının sorunun esas kaynağı olduğunu fark ettik. İçini açtığımızda su geçirmezliği sağlayan o-ring’in yıllar içinde özelliğini kaybettiğini ve kumandanın içinin su ile dolduğunu gördük. Tabi bu esnada esen 15 knot rüzgardan, bir yandan bu kumandaları açarken diğer yandan yarım yamalak toplanmış zincir ile tekneyi sabit tutmaya çalışmamızdan bahsetmiyorum burada.

Irgat Kumandası BozulduBozulan ırgat kumandasına Kontakt Temizleyici Spray ile müdehale ettik.

Teknede Olmazsa Olmaz; Kontakt Temizleyici Sprey

Neyse, hızlı bir şekilde devre kartını kuruttuktan sonra kontakt temizleyici sprey ile müdahale ettik ve iki kumandayı da sisteme geri bağladık. Irgat tekrar kumanda dinlemeye başladı ve demirimizi almayı başardık. Daha sonra sakince inceleme fırsatı bulduğumuzda sıvı temasının elektronik kart üzerindeki bazı devre yollarını kısa devre yaptırdığını tespit ettik. Seyrimizin ilerleyen günlerinde bu kısa devreler sebebiyle ırgat kumandamız randımanlı çalışmadı. Biz de havuzlukta yer alan kumanda ile idare ettik.

Tatilimizin sonuna doğru Marmaris’e giderek yeni ırgat kumandası bulmaya çalıştık ancak ırgatımızın yaşı sebebiyle aynı kumandadan bulamayacağımızı çok kısa sürede üzülerek de olsa anladık. Malzeme satıcılarının tavsiye ettiği muadil kumandalar ya çok pahalıydı ya da çok kalitesiz. Durum böyle olunca bizim de aklımıza mevcut kumandamızda yer alan basit devre yolu sorununu iyi bir elektronikçide onartma fikri geldi. Biraz şansımızın yaver gitmesi, biraz da Marmaris’in tekne tamiratıyla ilgili sınırsız olanakları sayesinde çok zorlanmadan deneyimli bir elektronik ustasına ulaştık. Böylece orijinal ırgat kumandamızı çok hesaplı bir şekilde hayata geri döndürdük. Kumandayı tekrar su geçirmez hale getirmek ise bize kaldı.

Dikkat Dikkat, Teknede Fare Var!

Her zaman duyarız değil mi, kıçtan kara olanlar halatlarına üzerinde fare yürümesini engelleyici bazı aparatlar takarlar ya da bazı başka önlemler alırlar. Boş yoğurt kaplarına delik delen mi ararsınız, kartondan rüzgar gülü yapan mı? Açıkçası bunlar bana bugüne dek hep şehir efsanesi gibi gelmiştir. Teknede fare mi? Yok artık, teknede fare ne arasın demişimdir her zaman. Meğer böyle bir gerçek varmış, gözlerimizle tanık olduk.

Ada Boğazı’nda gecelediğimiz ilk akşamdı. İki tekne birbirimize aborda olmuştuk. Ben bizim teknede uyukluyordum, bizimkiler ise yan teknede yemek sonrası sohbet ediyorlardı. Sesler yükselince uyandım. Bir baktım bizimkiler teknenin kıçında, ellerinde hortum, denize su tutuyorlar. Ne yapıyorsunuz, iyi misiniz dememe kalmadan birden olayı çözdüm. Duydukları garip seslere kulak veren Fırat’lar teknede fare olduğunu görmüşler ve ilk akla gelen su ile korkutma yöntemine başvurup ona su tutmaya başlamışlar. O esnada denize balıklama atlayan fare, dalarak denizin derinliklerinde gözden kaybolmuş. Farenin halattan yürüyerek tekneye ulaşmasını geçtim, bu arkadaş dalarak gelmiş resmen tekneye!

Ada Boğazı BozburunAda Boğazı’nda yan tekne ile birbirimize aborda olmuşken…

Bir şekilde sakinleştikten sonra hepimiz teknelerimize çekildik. Tüm heç ve lumbozları kapayıp kendimizi güvene aldık ve uykuya daldık. Aradan geçen iki gün sonrasında Söğüt Koyu’na gitmiş, akşam iskeleye bağlanmış, restoranda güzel bir yemek yemiştik. Ertesi sabah arkadaşlarımız teknelerinin sintinesinde tuttukları sebzelerin arasında yarısı yenmiş bir domates buldular. Ve biz o zaman anladık ki, o yüzen fare yalnız gezmiyormuş ve teknede fare olabiliyormuş!

Kedi Olan Teknede Fare Olmaz mı?

Sonrasında şehre gidip fareden kurtulmak için yapıştırıcı aldılar ve birkaç saat içinde de fareden kurtuldular. Sanırım biz bu noktada kedimiz Mia sayesinde şanslıydık. Kendisi fare görse büyük ihtimal kaçacak delik arar ama en azından kedi olan eve fare girmiyormuş, bu ispatlanmış oldu. (Yani kedi olan teknede fare de olmuyormuş diyebiliriz sanırım) Aradan birkaç gün geçince kaçak bir yolcu taşımadığımızdan emin olmak için, biz de sintineye bir domates koyduk. Ertesi gün domatesi koyduğumuz gibi tastamam bulunca Mia’yı sahiplendiğimiz için bir kez daha mutlu olduk…

teknede kediTeknede Mia varken gönlümüz rahat 🙂

Söğüt’te Yaşadığımız Diğer Bir Talihsiz Hadise

Söğüt’te iskeleye ilk yanaştığımız esnada bizim de başımıza tatsız bir hadise geldi. Yemek planı yaptığımız Octopus Restaurant’ın iskelesine varışımız akşamüstüne kalınca, iskelede sadece iki teknelik yer kalmıştı. Biz yanaştıktan sonra yanımıza başka bir tekne yanaşmak için manevraya başlamıştı. Biz o esnada tonozdu, kıç halatıydı uğraşırken birden kötü bir koku geldi burnuma. Daha ne oluyoruz anlayamadan yanımıza yanaşan teknenin pis su tankının güverte çıkış ağzında patlama benzeri bir durum yaşandığını fark ettim.

Bir yandan durumu düzeltmeye çalışıp bir yandan teknelerini temizleyen komşularımıza doğru yaklaştığımda, onlardan sıçrayan atık suyun bizim tekneye de bulaştığını gördüm. Sonrası ise saatler süren temizlik faslı… Komşularımız birçok kere özür dilediler ama bu onların bilerek sebep oldukları bir şey değildi elbette. O yüzden onlara kızmanın bir manası yoktu ama şans bizden yana değildi sanki o günlerde… Olayın sebebi sonradan şu şekilde anlaşıldı; tahliye yapamadıkları halde kullanılmaya devam eden tuvalet deposuna, dolduktan sonra da ısrarla atık pompalanması sonucu oluşan yüksek basınç, üst kapağın kontrol amaçlı açılmasıyla birlikte içindeki atık suyun patlayarak dışarı çıkmasına sebep olmuş. Bir gün sizin de başınıza böyle bir hadise gelirse, merak edip üst kapağı açmayın sakın…

Bu tatsız hadiseyle başlayan Söğüt maceramız neyse ki çok güzel devam etti. Söğüt Koyu’nu ve Octopus Restoran’ı çok sevince bir yerine iki gece kaldık. Hatta ikinci gece Marmaris’e tatile gelen yakın arkadaşlarımız da yanımıza Octopus Restoran’a geldiler. Hep birlikte yemek yedik ve keyifli bir akşam geçirdik.

octopus restoran sogutArkadaşlarımızla Octopus’ta keyifli bir gece geçirdik.

Türkiye’de Darbe Girişimi

Arkadaşlarımızı uğurladıktan sonra, yine Fırat’la baş başa kaldık. Ve iskeledeki Erol ağabeyimizin tavsiye ettiği, gidin çok beğeneceksiniz dediği koya gittik. Gerçekten çok güzel, kalabalık demeyi bırakın bizden başka sadece iki teknenin daha demirlediği çok sakin bir koydu burası. Sanırım ismi yoktu, ama bundan sonra bizim koyumuz olarak anılacaktı.

Çok güzel ve huzurlu bir gün geçirmiş, güneş batışını teknenin burnundan Fırat'la birlikte izlemiştik. Belki de bu yazın en güzel gününü geçirdiğimizi düşünmüştük.

teknede gunbatimiBu fotoğrafı çekildikten birkaç saat sonra darbe olacağını nereden bilebilirdik ki?

Birkaç saat sonra bizden epey uzaktaki tekneden sesler gelmeye başladı. Sesler tank diyordu, asker diyordu, boğaz köprüsü diyordu… “Darbe mi oluyor yoksa” dedi Fırat, “saçmalama, ne darbesi?” dedim bense ona. Teknede televizyon olmadığı için cep telefonlarımızdan bağlandığımız internet dış dünya ile tek iletişimimizdi o anda. Ve gazeteleri açınca acı gerçekle karşılaştık, darbe oluyordu gerçekten. Kendimizi cennetin ortasında gördüğümüz bir rüyadan, ülkemize darbe girişiminde bulunulduğu bir kabusa uyanmıştık adeta. Bombaların yağdığı otel ile aramızda kilometreler vardı sadece. Sonraki saatler korku ve endişe içinde geçti. O gece ve takip eden günler ülkemizin yaşadıklarını hepimiz biliyoruz. Darbe başarısız olmuştu, hayat normale dönecekti bir şekilde…

Plansız Bozburun Ziyareti

Bize ve hayatımız boyunca unutamayacağımız bu tatsız anıya üç gün boyunca ev sahipliği yapan koya veda edip Orhaniye’ye dönme vakti gelmişti artık. Sabah erken kalkıp tekneyi neta ettikten sonra dönüş yolu için hazırdık artık. Fakat burnumuzu koydan dışarı çıkarır çıkarmaz esen sert rüzgar ve yüksek dalgalar bizim için olmasa da teknede ilk haftalarını geçiren kedimiz için fazla zorlu olacaktı. Plan değişikliği kaçınılmaz olmuştu. Hep derler ya denizde B hatta C planın hazır olacak diye. Mia’nın aşağıdan gelen acı miyavlamaları rotamızı Bozburun’a çevirmemize neden oldu.  O gece Bozburun Yacht Club’da kaldıktan sonra ertesi sabah güneşin ilk ışıklarıyla birlikte yola çıktık.

Hava tahminleri sabahın erken saatlerini günün diğer saatlerine göre daha sakin veriyordu. Evet, hava sakindi gerçekten ama karadan uzaklaştıkça dalgalar irileşmeye başladı. Biz de rotamızı biraz Simi’ye doğru açarak, dalgalardan daha az etkilenmeye çalıştık. Atabol Burnu’nu dönüp Hisarönü Körfezi’ne giriş yaptığımızda evimize gelmiş gibi güvende hissettik kendimizi.  Bu mutluluğumuz, adeta bizi karşılamaya gelen yunus sürüsü ile iyice pekişti. Yaşanan darbe girişiminden dolayı Sahil Güvenlik botları körfezde dolaşıp özellikle motoryatları kontrol ediyorlardı. Önce telsizden anons edip sonra motoryatta kimlerin olduğu hakkında bilgi isteyen Sahil Güvenlik uzunca bir süre bu prosedüre devam etti.

Uzun bir aradan sonra iskelemize bağlandık.  Değişik bir duyguydu bu hissettiğim. Aslında teknemiz bizim evimiz ve biz evimizle birlikte geziyoruz. O yüzden ev özlemi çekmiyoruz aslında. Ama uzun bir aradan sonra iskeleye yanaştığımızda eve gelmiş gibi hissettim. Özlemiş olduğumu fark ettim içten içte. Belki bunun sebebi iskeledeyken kendimi güvende hissediyor olmam. Orası benim korunaklı limanım. Her gidişimde çocuklar gibi seviniyorum, her ayrılışımda ise özlüyorum. Teknemi, iskelemi, hayallerimi ve onlara ev sahipliği yapan mavi dünyamı…

 

Yazılış Tarihi : 17/08/2016
Yelken Dünyası Dergisi, Eylül 2016 sayısında yayınlanmıştır.

 

Yeni yazılardan ve güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Facebook Sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Sailing Mia'yı Facebook'ta takip et

facebook.com/sailingmia

 

  • Teknelerde LPG Güvenliği Tekne sahibi olduktan sonra, elimizden geldiğince her konuda bilgi edinmeye ve kendimizi geliştirmeye başladık. Gerek yelken konusunda, gerek motor konusunda, gerekse de teknenin diğer teçhizatları konusunda hep bir şeyler öğrendik. Ancak teknemizin LPG güvenliği hep bir soru işaretiydi bizim için. Çünkü ne......

  • Merhaba dostlar, O kadar uzun zamandır beyaz bir sayfa açıp karşısına oturmadım ki… Uzak kaldım blog yazılarından ve sizlerden. O yüzden kısa bir bilgilendirme yapmak, biraz da iç dökmek istedim. 2022 sezonu güzel bir sezondu. Tekneyle ilk defa Kaş Kekova taraflarına gittik biliyorsunuz. Videoları bu......

  • 2022 sezonu biraz bakım onarım işleriyle başlamış olsa da, sonunda Haziran ayının sonunda iskeleden ayrılıp güneye doğru olan seyrimize başladık. Ve tekneyle Kaş’a gidiyoruz dedik. Ama ne kadar güneye sorusunun cevabı henüz yok çünkü şu an hala Kaş’tayız. İlerleyen günler bize ne getirecek henüz bilmiyoruz.......

  • Tekneye yıldırım düşmesi hikayelerini sağdan soldan duyar, hayretler içinde dinlerdim. Bir gün bizim de başımıza gelebileceği hiç aklıma gelmemişti. Ama geçtiğimiz sezon yani 2021 yılının Ekim ayındaki bir fırtınada bizim de başımıza geldi. Bu yazıyı hazırlamamın sebebi; hem yıldırım düşmesinden etkilenen teknemizde karşılaştığımız aksaklıkları anlatmak......

No Comments

Post A Comment