07 Mar Rota Fethiye
Bayram tatili dolayısıyla ufak ailemizle Fethiye’de buluşma planı yapmış, sonrasında da o günün gelmesini dört gözle beklemeye başlamıştık. Bu arada güneş panellerimiz takıldı, Gündönümü Fırtınası geldi geçti; bizse dersimize çalışarak rotamızı planladık, iskeledeki komşularımızdan tavsiyeler aldık. Planımız üç günün sonunda Fethiye limanına girmekti.
İlk gün sabah erken kalkarak, ilk defa bu kadar uzun bir süre görüşmeyeceğimiz Orhaniye’yi dümen suyumuzda bıraktık. Hisarönü Körfezi sakin bir sabah yaşıyordu, rüzgar yok denecek kadar azdı ancak yeni geçmiş Gündönümü Fırtınası’nın artçı dalgaları denizde boy gösteriyordu. Atabol Burnu’na kadar ana yelken artı motor seyri yaptık. Atabol’u geçer geçmez rüzgar yavaş yavaş artmaya başladı. Biz de sonunda motoru kapayarak kendimizi sadece dalgaların ve rüzgarın huzur veren sesine bıraktık. Apaz, geniş apaz arasında gayet kolayımıza olacak şekilde yol aldık.
İlk Durak Bozukkale Koyu
Beş saatlik seyrin sonunda Bozukkale Koyu’na giriş yaptık. Fethiye rotamızda yer alan tüm koylar ilk defa gideceğimiz koylar olduğu için haklarında epey detaylı araştırma yapmıştım. Girişleri, hakim rüzgarın yönü, demirde mi kalmanın yoksa iskeleye mi yanaşmanın mantıklı olduğu gibi…
Girişi zor belli olan korunaklı Bozukkale Koyu
Bozukkale Koyu aynen pilot kitaplarda okuduğum gibi girişini zor belli eden ve kuzeye doğru genişleyen bir koy. Koyda üç tane restoran iskelesi bulunuyor. Biz iskeleye yanaşıp tonoz almak yerine alargada kalmayı tercih ettik. Ancak demir atmak yerine şamandıraya bağlandık. Püfür püfür esen rüzgar, havanın ne denli sıcak olduğunu unutmamızı sağladı. Ancak fazlaca soluğan alan koyda gece rahat bir uyku uyumak benim için pek mümkün olmadı. (Bozukkale Koyu’nda sonraki gidişlerimizde hep Kale’nin altındaki restoranın iskelesine bağlandık ve bir daha hiç soluganla ilgili sıkıntı yaşamadık)
Çiftlik ve Aşı İçi Koyları
Ertesi sabah kısa bir seyirle Çiftlik Koyu’na ulaştık. Çiftlik Adasının arkasında yer alan bu şirin koyda yine alargada kaldık. Demirleme için çok elverişli bir zemine ve dip yapısına sahip olan Çiftlik’te yedi metre civarlarına demir attık. Alargada kalmak istemeyenler için koyda yine birden fazla restoran iskelesi bulunuyor. Bizden başka alargada kalan bir veya iki tekne daha vardı. Akşam üstüne doğru ise restoran iskeleleri teknelerle doldu. Çiftlik Koyu, Bozukkale kadar olmasa da, yine soluğan aldığından akşam yine sallantılı bir uyku çektik.
Pruvamızda Çiftlik Koyu
Çiftlik’ten sonraki durağımız ise Aşı İçi Limanı idi. Rüzgar kolayımızaydı ve 15 – 20 deniz mili civarlarında esti. Yine apaz, geniş apaz olacak şekilde rahat bir seyir yaptık. Aşı içi Limanı’na derinlemesine uzanan yüksek dağların arasından girerek ulaştık. Koyun girişinde bir bot bize yaklaşarak iskeleye bağlanmak isteyip istemediğimizi sordu. Biz yine esas Aşı İçi Koyu’ndaki iskele yerine, batı yönündeki minik plaj önünde demir atıp kıyıdan koltuk almayı tercih ettik.
Aşı İçi’nin Berrak Suları
Aşı İçi’nde bulunan şirin restoranın iskelesi ve plajı
Aşı İçi’nde Dünyanın Geri Kalanından Uzakta
Restoran görevlisi bağlanmamıza yardım etti. Dağların volkanik görünümlü haşmetli duvarları aslında evrende ne kadar küçük bir yer kapladığımızı anlatır gibiydi.
Ne telefon ne internetin çektiği, sanki dünyadaki son her şeyden uzak olan bu koyu keşfetmek bana inanılmaz bir huzur hissettirdi.
Biraz dinlendikten sonra esas koyu keşfe gittik. Karadan da ulaşımın mümkün olduğu koydaki restoranın hem minik bir yüzer iskelesi, hem de şirin bir plajı bulunuyor. Restoran ise sanki bir Yunan köyünden fırlamış gibi insana farklı bir diyardaymış hissi veriyor.
Mia Aşı İçi’nde nöbette : )
Ünlü Kurtoğlu Burnu
Fethiye planımız olmasa bu koyda birkaç gün daha geçirmek isterdim. Oysa daha geçmemiz gereken bir Kurtoğlu Burnu ve varmamız gereken bir Fethiye limanı vardı. Bu sebeple ertesi sabah günün ilk ışıklarıyla birlikte demir aldık. Hem okuduğum tüm kaynaklar hem de deneyimli denizcilerden aldığım tavsiyeler; yüksek denizler kaldıran, iri dalgaların bordadan alınması sebebiyle yalpalı bir seyre sebep olan Kurtoğlu Burnu’nun sabahtan bir nebze de olsa daha sakin olduğunu ve bu sebeple de sabah erken geçmenin daha uygun olacağını söylüyordu. Kurtoğlu Burnu’na yaklaşırken aynen bahsedildiği gibi yalpalı bir seyir yaptık biz de. Rüzgar yelken açacak kadar yoktu ama yalpayı azaltması için yine de ana yelken açarak motor seyri yaptık. Fethiye körfezine ulaştığımızda ise sonunda motoru kapayarak Fethiye Limanı’na doğru seyrimize yelkenle devam ettik.
Fethiye’de bağlandığımız Yacht Classic Hotel’in iskelesi
Uzun Bir Aradan Sonra Yine Fethiye’deyiz…
Ve sonunda Fethiye’deydik. Yıllar önce bir dalış merkezinde iki sezon çalıştıktan sonra, aradan geçen uzun zamanda gelmeye pek fırsat bulamadığımız bu güzel ilçeye bu sefer teknemizle gelmiştik. Bu inanılmaz bir duyguydu. 2017 yazı sanki biraz torpil mi geçiyordu bana?
Denizle ve doğayla bu kadar iç içe; her nefeste biraz daha mutlu ve biraz daha özgür…
Fethiye’de hem şehre yakın hem de fiyatı marinaya göre daha uygun olan Yacht Classic Hotel’in iskelesine bağlandık. İskeleye yanaşmamız gayet rahat bir şekilde gerçekleşti. İki adet T iskelenin birleşiminden oluşan iskelede dış T’nin iç kenarına bağlandık. Ve bağlanır bağlanmaz körfezdeki güzel esintinin yerini aşırı bir sıcak devraldı. Fethiye bize sıcak bir hoş geldin diyordu anlaşılan… Ve günlerimiz ailemizle birlikte kurulan güzel sofralar, giderilen hasretler ve tatlı sohbetlerle geçti.
Güzel ailemle Fethiye Balık Pazarı’nda…
Bir Kaplumbağanın Yaşamasına Yardım Ettik
Bir sabah teknenin havuzluğunda oturmuş çevremdeki doğanın güzelliğini seyre dalmışken teknenin hemen yanında yüzen bir Caretta Caretta kaplumbağası gördüm. Hayatımda ilk defa bir kaplumbağayı bu kadar yakından görüyor olduğum için aşırı heyecanlandım ve hemen bizimkilere seslendim. Hayranlıkla kaplumbağayı izlemeye başladık, fakat kısa süre sonra keyifsiz olduğunu ve maalesef bu zavallının vücuduna birçok balıkçı oltası saplanmış olduğunu fark ettik. Kabuğunda daha önceden olan bir çarpmadan kalan çatlak, kuyruğunda ise sindirim sistemi çıkışına takılmış bir zokanın misinası vardı. Ümitsiz bir şekilde Sahil Güvenlik ile konuşmayı düşünürken, bir yandan da internetten bir şeyler bulmaya çalıştık.
Batmakta güçlük çeken yaralı kaplumbağa
Dekamer İle Tanışma
Arama sonuçlarında daha önce hiç haberimiz olmayan Deniz Kaplumbağaları Araştırma Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ni yani “DEKAMER.org.tr” yi görünce şaşkınlık, sevinç ve yardım edebilme umudu ile hemen telefona sarıldık. Kısa bir telefon konuşması, bulunduğumuz mevkii, kaplumbağanın fotoğrafı derken 20-30 dakika içinde yanımıza iki tane pırlanta gibi genç insan geldi. Takibini bırakmadığımız kaplumbağayı denizden nazikçe aldılar, ilk kontrollerini yaptılar, ona azap veren zokaları incitmeden çıkardılar. Ne kadar mutlu olduğumuzu anlatamam.
Dekamer yetkilileri kaplumbağaya ilk müdehaleyi yapıyorlar.
Ailemize Bir Mia Daha Katıldı
Kaplumbağanın durumu ve yapılacaklar hakkında bilgi verirken bir de güzel bir haber verdiler. Yaralı, hasta bir kaplumbağa ihbarını yapan kişilere kurtarılan kaplumbağaya isim verme ve tedavi sürecini takip imkanı verdiklerini söylediler.
Böylece bu güzel kızın ismini Mia koyduk ve sokaktan evlat edindiğimiz kedimiz Mia’nın aynı isimli bir kaplumbağa kardeşi oldu.
Sanırım bir telefon ve bu güzel insanlar sayesinde bu muhteşem canlıya bir şans daha tanınmış oldu. Bulunduğu yerden merkeze alınan kaplumbağa Mia, daha sonra çekilen röntgen ile tam yeri tespit edilen paslı zokadan ufak bir operasyon ile kurtuldu. Süreç boyunca Dekamer’deki yetkililer bizle Mia’nın fotoğraf ve videolarını paylaşarak, güncel durumu hakkında bilgi verdi. Ve Mia, bu yazı kaleme alınırken dinlenme sürecini tamamlayıp ait olduğu denizlere kavuşmak için gün sayıyordu.
Ailemizin yeni üyesi Mia ümit ediyoruz ki en kısa zamanda ait olduğu denizlere kavuşacak…
Dekamer Kimdir ve Ne iş Yapar?
Fethiye bölgesinde birkaç yıl önce yaşamış ve bölge hakkında epey bilgiye sahip olmamıza rağmen böyle bir organizasyonun varlığından haberimiz yoktu. Bu sebeple, kendini kıyılarımızdaki deniz kaplumbağalarını korumaya ve yaşatmaya adayan bu merkezin bilinirliğine bir nebze de olsa katkımız olması için sizlere Dekamer hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.
Dekamer; 1992 yılında kurulmuş, başında Pamukkale Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Kaska’nın bulunduğu bir kuruluş. Bu kuruluşun görevleri arasında; yaralı deniz kaplumbağalarının bakım ve tedavilerini yaparak doğal yaşam alanlarına geri dönmelerini sağlamak, kaplumbağa üreme kumsallarında ayrıntılı bilimsel çalışmalar yapmak, yuvalama, beslenme, kışlama ve göç yolları üzerinde araştırmalar yapmak gibi faaliyetler bulunmakta.
Türkiye’nin Kaplumbağalar İçin Önemi
Merkez yetkililerinden aldığım bilgilere göre; Akdeniz’deki deniz kaplumbağalarının neredeyse yarısının yuvalama yeri olarak tercih ettiği Türkiye kumsallarında ve kumsallara yakın bölgelerde yapılan deniz faaliyetleri sonucu çok sayıda genç ve yetişkin (her yıl yaklaşık 50-100 adet) deniz kaplumbağası ölmekte. Bu kaplumbağaların birinci derecede ölüm sebepleri ne yazık ki; balıkçı ağlarına takılarak yaralanmaları veya tirol avcılığı sonucu boğulmaları. Böyle bir durumla karşılaşan çoğu balıkçı da bu suçluluk duygusu içinde yaralı veya baygın olan deniz kaplumbağasını denize bırakmakta ve sonuçta da bunların çoğu ölmekte. Oysa belki böyle bir tedavi merkezinin var olduğunu bilseler zaman içerisinde balıkçılar kazayla yaraladıkları kaplumbağaları bu merkeze ulaştıracaklar ve böylece bu sevimli kaplumbağalar tedavi olup yaşamlarına devam edebilecek.
Türkiye’de deniz kaplumbağalarının yumurtladığı 20 önemli kumsal var. Bu kumsallar arasında yatçılık faaliyetlerinin de yaygın olduğu Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye, Patara, Çıralı ve Tekirova’da bulunmakta.
Eğer siz de bir gün ister teknenizle denizdeyken, ister karadayken yardıma muhtaç bir kaplumbağaya denk gelirseniz, lütfen onu kaderi ile yalnız bırakmayın. Dekamer’i 0538 403 25 01 numaralı telefondan arayarak, ona yaşaması için bir şans verin.
Yazılış Tarihi :08.07.2017
Yelken Dünyası Dergisi, Ağustos 2017 sayısında yayınlanmıştır.
- Bir sonraki yazıda; Göcek Yeni Bir Macera…
Yeni yazılardan ve güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Facebook Sayfamızdan takip edebilirsiniz.
Filiz San
Posted at 16:06h, 03 NisanSizi keyifle takip edeceğim. Bugün tanıdım sizi büyükleriniz sevgili FB arkadaşlarım Sevel’ler vasıtadıyla. Sağlığınız iyi, kalbiniz sevgiyle dolu olsun hep. İstanbulda da bir takipciniz var, artık Filiz! Rüzgârınız bol olsun genç denizciler…
Fırat Göker
Posted at 21:10h, 04 NisanÇok teşekkür ederiz Filiz hanım. Mia teknesinden İstanbul’a sevgiler, saygılar.