Sonbaharda 2 Tekne 2 Hafta

Sonbaharda 2 Tekne 2 Hafta

Ekim ayının son günleri. Marmaris cıvıl cıvıl, kalabalık. Uluslararası yat yarışları var. Bizse kalacak otel arıyoruz. Otellerin çoğu Kasım başı kapıyor, kapamayanda yer yok, yer olanlar ise kedi kabul etmiyor. Peki biz neden teknemizi bırakıp otele geçmek istiyor olabiliriz acaba? Çünkü hiç planlarda olmayan bir şekilde tekneyi karaya almamız ve bazı bakım onarım işleri yapmamız gerekmekte. Sebebi ise başımıza gelen tatsız bir hadise. Ama bu aşamaya gelene kadar yaz mevsimini aratmayan sonbaharda yelken seyri nasıldı, Ekim ayında iki hafta boyunca nasıl keyifli seyirler yaptık, sakin koyların tadını nasıl doyasıya çıkarttık sırayla anlatmak istiyorum.

Ekim ayının başında bir yurtdışı seyahati dolayısıyla kısa bir süre de olsa teknemize veda etmiş, seyahat sonrası ise Ekim ortalarında Orhaniye’ye yüzen evimize geri dönmüştük. Yakın bir arkadaşımız olan Ali sene başlarında yeni teknesine kavuşmuş, uzunca bir süre Çeşme Marina’da bakım işlerini hallettikten sonra sonbaharda yavaş yavaş güneye doğru seyre başlamıştı.

Ali’nin aldığı tekne şans eseri Mia’nın kardeşi yani o da bir Jeanneau 45.2. Aralarında sadece bir sene yaş farkı var ve tabii beraberinde bazı donanım farklılıkları da mevcut. Ama tekneler aynı olunca beraber seyir yapmak kadar fikir alışverişinde bulunmak, birbirimize öneriler sunmak çok güzel ve faydalı oldu.

 Sonbaharda Yelken Seyri 

Orhaniye’de buluşup hasret giderdikten sonra önce Bencik’e yelken açıyoruz. Hava sakin, Bencik sessiz, bizden başka kimsecikler yok. İki tekne hem kıçtan kara oluyoruz hem de birbirimize bordalıyoruz. Böylece tekneler arası geçiş kolaylaşıyor. Hem bizim için, hem de izni olmasa da Mia Hanım için. Tadını çıkarıyoruz koca fiyordun. Yüzüyoruz, karaya çıkıyoruz, fiyordun en sonlarına kadar ormanın içinde kürek çekiyoruz.

Bencik Fiyord

Bencik’te fiyordun en sonlarına kadar kuş cıvıltıları eşliğinde çam ağaçlarının gölgesinde paddle yaptık.

Bencik Fiyord

İnanılmaz keyifli iki günden sonra gıda ikmali yapmamız gerekiyor ve Selimiye’ye geçiyoruz. Selimiye’de de hava yaz aylarını aratmıyor, koy çok sakin. Bizim gibi alargada olan tekne sayısı parmakla sayılacak kadar az. Köyde ise dükkanlar kapanmış, kalabalıklar çekilmiş, Selimiye tam anlamıyla bize kalmış. Keyfini çıkarıyoruz.

Botla karaya çıkıp alışveriş yaptığımız esnada yıllar önce iki çift teknesiyle gezdiğimiz Cengiz Kaptan’a (Cengiz Tozluklu) rastlıyoruz. Cengiz Kaptan bizi bir baba sıcaklığıyla teknesi Mislina’da ağırlamış ve yeryüzündeki cennette unutulmaz birkaç gün geçirmemizi sağlamıştı.

MislinaYıllar önce Cengiz Kaptan’ın güzel teknesi Mislina’da geçirdiğimiz günler bizim için çok kıymetli…

O güzel günler hala hafızalarımızda. Cengiz Kaptan da bizi unutmamış. Çok seviniyor tekne aldığımıza ve bu hayatı tercih ettiğimize. Demek biraz da olsa size aşılayabilmişim deniz sevdasını diyor.

Tabii ki onunla geçirdiğimiz güzel günlerin de etkisi çok büyük ancak deniz tuzu kulaklarımıza biz çocukken kaçmış olsa gerek...

Kocabahçe’nin Güzelliği

Selimiye’ye veda edip Kocabahçe Koyu’na geçiyoruz. Karadan ulaşım olmayan Kocabahçe Koyu hepten sakin, topu topu üç tekneyiz sadece. Daha önce bu koya gelmiştik ama Sailors Paradise Bay Restoranı’nın iskelesine yanaşmamıştık. Bu sefer iskeleye yanaşıyor, önce ormanın içinde ufak bir yürüyüş yapıyor, sonra kendimizi serin turkuaz sulara bırakıyoruz. Sonbaharın enteresan yanı gündüzleri denize girecek kadar sıcak, akşamları ise hırkayla üşüyecek kadar soğuk olması. Ama çok güzel ve çok keyifli. Hatta belki yazdan daha keyifli…

Kocabahce KoyuKocabahçe Koyu’nun sakinliği ve huzuru bir başkaydı…

 Doğayla Barışık Sailors Paradise Bay İşletmesi

Akşam yemeğimizi bir aile işletmesi olan bu şirin restoranda yiyoruz. Mezeler taptaze, yemekler leziz mi leziz. Yemek sonrası restoranın işletmecisi Tarık geliyor yanımıza, sohbete başlıyoruz. Azalan yabancı teknelerden, restoran işletmeciliğinin zorluklarından, sezonun nasıl geçtiğinden ve tabii bu tesisin ne kadar doğa dostu olduğundan bahsediyoruz. Tesiste 36 adet güneş paneli, 40 adet akü, 2 tane de invertör bulunuyor.  Yani kendi elektriğini tamamen kendi üretiyor. Doğaya dost ve ona saygılı böyle bir işletmede bulunmak beni çok mutlu ediyor.

Kocabahce Sailors Paradise

Fırat Kaptan & Ali Kaptan : )

 Bozburun ve Söğüt’te Sakin Günler

Ertesi gün Kocabahçe’yi dümen suyumuzda bırakarak Söğüt civarlarında geçen sene çok keyifli vakit geçirdiğimiz ama ismini bilmediğimiz şirin koya doğru yelkenleri basıyoruz. Ancak bu koyu Ali bizim kadar beğenmeyince pruvamızı doğaçlama bir şekilde Bozburun’a çeviriyoruz. Acaba Ada Boğazı’na mı Kiseli Ada’ya mı demirleyelim derken geçen seneki komşu teknemizde yaşanan fare hadisesinden ürkerek Burgaz Koyu’na demirleyip alargada kalıyoruz. Burası hem Bozburun limanına çok yakın, hem de limanın gürültüsünden uzak minik bir koy. Burada sadece bir akşam kalıp ertesi gün Söğüt’e gidiyoruz.

Söğüt’teki restoranın iskelesine yanaşmak yerine sakin Botoz Koyu’na demirleyip alargada kalmayı tercih ediyoruz. Önce dingiye atlayıp Söğüt Koyu’nu turluyoruz. Güneş batıp da hava serinlemeye başlayınca teknelere dönüp akşam yemeği hazırlıklarına başlıyoruz. Ama mutfak lumbozumdan gördüğüm manzara elimde fotoğraf makinemle hemen havuzluğa çıkmama neden oluyor. Sanırım hayatımda gördüğüm en güzel gün batımlarından birine şahit oluyorum. Tam en güzel anı bu an dediğim dakikada manzara daha da güzelleşiveriyor.

Gökyüzü resmen yanıyor ve güneş tüm muhteşemliği ile bize veda ediyor.

Söğüt KoyuSöğüt’teki bu gün batımı hayatımda tanık olduğum en güzel gün batımı olabilir…

Bu şirin koyu çok sevdiğimiz için buradaki kalışımızı bir gün daha uzatıyoruz. Bu sayede belki de sezonun son tekne altı temizliğini yapıyoruz. Çünkü deniz suyu hala sıcak olmasına karşın havalar serinliyor ve denizden çıkınca artık üşümeye başlıyoruz.

Yeniden Bozukkale

Demir alıp güzel bir yelken seyri ile Bozukkale’ye varıyoruz. Yine Ali Baba Restoran’a yanaşıyoruz. Bizden başka birkaç yabancı tekne daha var. Koyun bu kısmı yine inanılmaz korunaklı ve huzurlu. Gün batımında Ali ile birlikte yukarıdaki kale kalıntılarına çıkıyor ve muhteşem bir gün batımına daha tanık oluyoruz.

Su Geçiren Bimini ve Serpinti Körüğüne Bakım

İki gün sonra birkaç gün sürecek olan yağmurlar başlayacak. Burası da hazır rüzgar almıyorken su geçiren bimini ve serpinti körüğümüzü tamir ediyoruz. Yaz başında yağan yağmurlarda bunların su geçirdiğini fark ederek üzülmüştük. Çünkü daha Mart ayında serpinti körüğümüzün camlarını yeniletmiştik. Meğersem artık toptan değişmek istiyorlarmış da biz o zaman fark edememişiz. Ama en azından bir sezon daha kullanmak umuduyla, su geçiren brandalara su geçirmezlik özelliğini geri kazandıran bir sprey almıştık. Bozukkale’de fırsat bu fırsat spreyi uygulayıp işe yaramasını umuyoruz. Ertesi günkü yağmurda ise spreyin işe yaradığına tanık olup çok seviniyoruz. Tabi ki biminiyi yerinden çıkarmışken altında kalan kromlara da bakım yapmayı ihmal etmiyoruz.

BozukkaleBozukkale’nin gün batımları da bir başka…

Dekamer’lik Bir Durumla Daha Karşılaşıyoruz

Aslında niyetimiz Bozukkale’de bir gün kaldıktan sonra başka bir koya geçmekti ama o akşam lodos fırtınası geleceğini ve buranın korunaklı olduğunu bildiğimiz için yerimizden kıpırdamamaya karar veriyoruz. Akşam restoranda yemeğimizi yerken kıyıda iskelenin altında bir karaltı dikkatimi çekiyor. Uzaktan kaplumbağaya benzetiyor ama ihtimal vermiyorum, herhalde su bidonu falandır diyorum.

Fakat cisme yaklaştıkça bunun gerçekten de bir kaplumbağa olduğunu anlıyoruz. Aklımıza hemen Fethiye’de yaralı bir halde bulduğumuz ve Dekamer sayesinde kurtulan kaplumbağa Mia geliyor. Acaba diyoruz bir kaplumbağanın daha hayatını kurtarıp yaşamasını sağlayabilir miyiz… Ancak maalesef bu kaplumbağa Fethiye’deki kardeşi kadar şanslı değil ve çoktan yaşama veda etmiş.

Kimbilir hangi balıkçının ağına dolanmış, hangi zokayı yutmuş, bu güzel mavilikler ona yuva olacakken nasıl mezar olmuş… Kaplumbağanın fotoğrafını çekip Dekamer’e gönderiyoruz çünkü ölmüş kaplumbağaları da kayda aldıklarını ve bu konuda veri bulmakta sıkıntı çektiklerini biliyoruz.

 Bozukkale’de Fırtına ve Verilen Yanlış Kararlar

O akşam hava tahminleri tutuyor ve gerçekten de gecenin ilerleyen saatlerinde rüzgar bindiriyor da bindiriyor. Neyse ki tonozumuz sağlam, rüzgar da tam arkamızdan esiyor. Çok huzurlu bir uyku uyuyamasak da içimiz yine de rahat. Ertesi sabah uyandığımızda rüzgar tüm hıncını gece almış ve sabah itibariyle hava biraz sakinlemiş gibi. Halatları çözüp Serçe Koyu’na gitmeye karar veriyoruz.

Önce biz, ardımızdan Ali çıkış yapıyor Bozukkale’den. Daha koydan çıkmadan dalgaların iriliği dikkatimi çekiyor; acaba diyorum yanlış mı karar verdik, bir akşam daha Bozukkale’de kalmalı mıydık… Ama karar verildi, önümüze bakmak lazım artık diye kendimi telkin ediyorum.

Koydan çıkıp rotaya girince rüzgar 20 mil civarlarında geniş apaz seyrine imkan verecek şekilde esiyor. Ancak biz dalgaların iriliğinden korkup, kedimiz Mia’yı da bir an önce sakin bir limana götürmenin endişesi ile adaların açığından yelken seyri ile rotayı tamamlamak yerine yanlış karar verip adaların arasından geçelim diyoruz.

Yeşilova Körfezi Yelken seyri

Birbirini Takip Eden Hatalar Silsilesi

Adalara yaklaştıkça verdiğimiz kararın yanlışlığını anlıyoruz çünkü orada deniz ayrı bir coşkuyla gürlüyor. Hemen pruvamızı adaların açığına çeviriyoruz ancak aynı anda açmaya çalıştığımız cenoa, rüzgarın etkisiyle tam açılınca olanlar oluyor. Tam açılan ön yelkenin etkisiyle tekne inanılmaz derecede bayılıyor, ben dümen tutamıyorum ve broş yiyoruz. O anda tekne rüzgara dönüyor ve az önce 20 mil esen rüzgarı 30 mil hissetmeye başlıyoruz. Cenoa iskotaları birbirine dolanmış, bizim de elimiz ayağımız birbirine dolanıyor ama sakin kalıp durumu kurtarmaya çalışıyoruz.

Aklımız Mia’da. Acaba aşağıda çok hırpalanmış mıdır diye düşünmeden edemiyoruz ama önce bulunduğumuz noktadan kendimizi kurtarmamız gerekiyor. Rüzgara dönen teknede dalgayı da kafadan almaya başlayınca tekne başvurmaya başlıyor. Durumu bir şekilde toparlıyoruz ama o kadar çok stres yaşıyoruz ki o an, Serçe’ye gitmeyip çok uzaklaşmamış olduğumuz Bozukkale’ye dönmeye karar veriyoruz.

Koyun içine girince rahatlıyoruz, iskeleye yanaşıp tonoz alıyoruz ve bağlanıyoruz. Hemen aşağı inip Mia’ya bakıyoruz ancak aşağısı duman olmuş durumda, her yer her yerde. Doğru düzgün neta etmediğimiz teknede masanın üstündeki her şey yerlere düşmüş, Mia’nın su ve mama kapları devrilmiş, Mia korkudan kamaranın en ücra noktasına saklanmış dehşet dolu gözlerle bana bakıyor. Hemen yanına gidip onu sakinleştirmeye çalışıyorum. Tabi bunda asla hayır diyemediği ödül mamasının da etkisi büyük. Önce kendimizi sonra etrafı toparlıyoruz ve yaptığımız hataları konuşuyoruz. Yaptığımız her hatadan bir şeyler öğreniyoruz, hepsi deneyim olarak yanımıza kar kalıyor. Ancak Mia’ya yaşattığımız bu korku dolu dakikalar yüzünden kendimizi çok kötü hissediyoruz.

Peki gelelim esas konuya; teknemiz neden karaya alındı? Bozukkale çıkışında yaşadığımız bu olayın karaya alınmamız ile hiçbir ilgisi yok tabi ki.

Daha yaşayacaklarımız, başımıza gelecekler varmış ama bizim henüz haberimiz yokmuş.

Ancak sizleri kısa bir süre için merakta bırakıyorum, önümüzdeki sayıda devamını getirmek dileğiyle. Sevgiyle kalın…

Yazılış Tarihi :10.11.2017
Yelken Dünyası Dergisi, Aralık 2017 sayısında yayınlanmıştır.

 

Yeni yazılardan ve güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Facebook Sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Sailing Mia'yı Facebook'ta takip et

facebook.com/sailingmia

  • Teknelerde LPG Güvenliği Tekne sahibi olduktan sonra, elimizden geldiğince her konuda bilgi edinmeye ve kendimizi geliştirmeye başladık. Gerek yelken konusunda, gerek motor konusunda, gerekse de teknenin diğer teçhizatları konusunda hep bir şeyler öğrendik. Ancak teknemizin LPG güvenliği hep bir soru işaretiydi bizim için. Çünkü ne......

  • Merhaba dostlar, O kadar uzun zamandır beyaz bir sayfa açıp karşısına oturmadım ki… Uzak kaldım blog yazılarından ve sizlerden. O yüzden kısa bir bilgilendirme yapmak, biraz da iç dökmek istedim. 2022 sezonu güzel bir sezondu. Tekneyle ilk defa Kaş Kekova taraflarına gittik biliyorsunuz. Videoları bu......

  • 2022 sezonu biraz bakım onarım işleriyle başlamış olsa da, sonunda Haziran ayının sonunda iskeleden ayrılıp güneye doğru olan seyrimize başladık. Ve tekneyle Kaş’a gidiyoruz dedik. Ama ne kadar güneye sorusunun cevabı henüz yok çünkü şu an hala Kaş’tayız. İlerleyen günler bize ne getirecek henüz bilmiyoruz.......

  • Tekneye yıldırım düşmesi hikayelerini sağdan soldan duyar, hayretler içinde dinlerdim. Bir gün bizim de başımıza gelebileceği hiç aklıma gelmemişti. Ama geçtiğimiz sezon yani 2021 yılının Ekim ayındaki bir fırtınada bizim de başımıza geldi. Bu yazıyı hazırlamamın sebebi; hem yıldırım düşmesinden etkilenen teknemizde karşılaştığımız aksaklıkları anlatmak......

No Comments

Post A Comment